Taraftar duygularıyla hareket eder. Peki futbolcular da duygularıyla hareket ederse sahada ne olur ?
Profesyonel sporcular icra ettikleri işin karşılığında maddi olarak kazanç elde ederler. Bu kazanç toplumun büyük çoğunluğunun elde ettiğinden kat be kat fazladır. Fakat taraftarlar takımını desteklediği için maddi bir kazanç elde etmezler. Aksine para ve zaman harcayarak takımına destek olmaya çalışırlar. Neticede taraftarlık profesyonel bir iş değildir ve taraftarlar saf duygularla takımının oyunundan keyif almak ve başarı elde etmek isterler. Çünkü takımının başarısını kendi başarısı gibi görürler. Dolayısıyla futbolcuların bu durum hakkında bilgi sahibi olmaları ve kendilerini eğitebilmeleri gereklidir. Aksi halde stadyumda kendini ıslıklayan, yuhalayan, sosyal medyada hakkında olumsuz yorumlar yapan taraftarlardan etkilenerek, performansını düşürebilecek duygu ve düşüncelerin etkisinden kurtulmakta zorlanabilir. Bu nedenle olumsuz duyguların yoğun yaşandığı anlarda sporcuların bu duyguları kontrol edebilme becerilerinin gelişmiş olması beklenir. Ancak taraftar bu olumsuz duyguları dışa vurma ihtiyacı hisseder. Normalde vermeyeceği tepkiyi tribünde ya da artık sosyal medyada göstermeye başlar. Dolayısıyla sosyal psikolojideki grupla hareket etme davranışı ortaya çıkar.
Muzaffer Şerif grupla hareket etme dediğimizde aklımıza ilk gelen isimlerin başında yer almaktadır. Muzaffer Şerif’in grup normunun oluşumu deneyinde, belirsizlik durumunda bireyin tek başına ve grup içinde belirlediği grup normlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda karanlık bir odada katılımcılara gösterilen bir ışığın boyutu ile ilgili bireylerin tahminlerine başvurulmuştur. Deneyde katılımcıların bir kısmı önce grup içerisine ardından bireysel olarak deneye tabi tutulurken, diğer bölümü önce bireysel olarak ardından grup içerisinde deneye alınmıştır. Çalışmanın nihayetinde, önce grupla deneye alınan katılımcıların sonrasında katıldıkları bireysel deneydeki mesafe yargılarında grup normunu sürdürme eğiliminde oldukları tespit edilmiştir. Şerif’in çalışmasında görülmüştür ki, kişiler belirgin olmayan durumlarda kendi yargıları ile diğerlerinin yargılarını karşılaştırarak ortak bir yargıda buluşmaya çalışmaktadır. Bu da demek oluyor ki, stadyuma maçı izlemeye giden bir taraftarın aklında takımını ıslıklamak, yuhalamak ya da yönetimi istifaya davet etmek olmasa dahi bir grup taraftarın yapacağı bu eylemlere katılma eğilimi göstermesi olasıdır. Sosyal medyanın hayatımızda önemli bir yer kaplaması sebebiyle oluşan grup normlarına uygun tepkilerin sadece stadyumlarda değil sosyal medya platformlarında da oluşabildiği görülmektedir. Dolayısıyla stadyumda maçı izlememiş olsa da takımının aldığı kötü sonuç sonrası sosyal medyada zaman geçiren bir taraftar, kendi düşüncesi olmasa da takım, futbolcular ya da yönetim aleyhine yıkıcı söylemlerde bulunabilmektedir.
Başlangıçtaki sorunun cevabına gelecek olursak, futbolcular sahada duygularıyla hareket ederlerse KAOS olur. Çünkü işler yolunda gitmediğinde olumsuz düşüncelerle birlikte öfke, kızgınlık, korku, kaygı, panik vb. gibi duyguların etkisiyle kontrolsüz hareketler ortaya çıkmaya başlar.
Bu tür durumlarda sporcuların davranış olarak taraftardan farkı kalmaz. Olumsuz duygularını ve düşüncelerini yönetemeyen sporcuların da başarı elde edebilmesi mümkün olmayacaktır. Son olarak şunu belirtmekte fayda var: taraftarlık profesyonel bir iş değildir ama sporcu profesyonel olmak zorundadır. Ve profesyonel yaşamda olumsuz duygu ve düşüncelerin icra edilen işe karıştırılmaması gerekmektedir.